Aklın Kaynakları
Aklın, kimlere verildiği Kuran ayetlerinde haber verilmektedir. Buna göre, aklın en büyük kaynağı Allah korkusudur. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Allah'tan korkmak Allah'ın sıfatlarını ve ahiret gününü kavrayabilmekle başlar ve Allah korkusuyla iyiyle kötüyü ayırt edecek bir anlayış gelir. İyiyle kötüyü ayırt edecek bu anlayış, "feraset" olarak adlandırılır. Bu özellik Allah korkusunun kalpleri Allah'ın zikrine karşı yumuşatmasının doğal sonucu olarak oluşur:
İnsanın içindeki Allah korkusunun artması için çabalaması gerekir. Bunun için dua etmeli, Allah'ın gücü, büyüklüğü, azabı hakkında düşünmeli, kavramaya çalışmalıdır. Ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
İyiyle kötüyü ayırt edecek bir anlayışa sahip olmak aklını kullanabilen bir insan olmanın göstergesidir. Aklını kullanabilen bir insanda ise derin bir kavrayış özelliği görürüz. Bu kavrayıp anlama yeteneğine "basiret" denir. Basiret kelimesi, Arapçada görme fiilinden gelir, ancak anlamı normal görmeden farklıdır. Basiretsiz bir kişinin durumu ise, ayette geçen "kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar koyduk" ifadesiyle tam karşılığını bulur:
Ayette geçen "kavrayıp-anlama" ifadesi oldukça önemlidir. İnkarcıların gerçekleri kavrayamadıkları, daha pek çok ayette bildirilir. Bu, şunu göstermektedir: İnkarcılar, müminler tarafından kendilerine anlatılan gerçekleri algılayabilmekte (yani ses olarak duyabilmekte), ancak algıladıkları bu anlatımın anlamını ve içeriğini kavrayamamaktadırlar. Bu, bir tür sarhoşluk, bir tür bilinç kaymasıdır ve metafizik bir gerçektir. Allah, inkarcıların kalpleri üzerinde, kavramalarını engelleyen bir "perde" olduğunu da şöyle bildirir:
İnkarcılar da kimi zaman, müminler tarafından kendilerine tebliğ edilen dini anlamadıklarını itiraf ederler. Kendilerini Allah'ın hükümlerine davet eden Hz. Şuayb'a karşı, "... Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin" (Hud Suresi, 91) diyen inkarcı Medyen halkı bu örneklerden biridir.
Eğer bir insanın kalbi üzerinde perde varsa ve Allah onun anlayışını elinden aldıysa, artık onu doğru yola çevirmek, Allah'ın dilemesi dışında, mümkün değildir. Kuran'da, bu konu şöyle haber verilir:
Dolayısıyla imana yönelecek olanlar, ancak akla ve basirete sahip olan kimselerdir. Nitekim müminler de "bir basiret üzere" tebliğ yapmakla sorumludurlar:
Bir başka ayette ise şöyle denir:
İnkarcılar derin bir akla ve kavrayışa sahip olmadıklarından dolayı, Allah yolundan sapmalarını da kendileri için hayırlı bir iş olarak görürler. Gerçekte ise bu davranışlarıyla cehennemi seçmektedirler. Ne var ki bu duruma da şuursuzca sevinirler. Bu kişiler dünyadaki bu ahlaklarından ötürü, ahirette sonsuz bir pişmanlık yaşayacaklardır. Allah ayetlerinde söz konusu kişilerin durumunu şöyle haber vermektedir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder